Kangrenist.com

Günlük Notları 7.Bölüm

Yazar: Kangrenist Tarih: 17/09/2020 Kategori: EDEBİYAT / Kişisel Yazılar
Günlük Notları 7.Bölüm
Paylaş:

17.02.2015

Kar yağıyor, oldukça soğuk bir kış. Ben yine kemiklerime kadar üşüyorum. Hislerim içimin kışını arttırırken dünya buna eşlik ediyormuş gibi.
Bugün burada oluşan hislerimde hayatıma giren herkesin bir payı var.
Kusarcasına çığlık atmak isterken söyleyecek hiçbir şeyin olmaması bir yenilgi hissi veriyor. Pes mi ettim acaba?

Neye niçin yenildim.
Neredeyim, nereye vardım?
Tüm bunları ölçemiyorum. Bazılarını tanıdığıma pişmanım belkide tanımak istediklerime fırsat vermediğimden ötürüde pişmanım. Bir şekilde kırılmışlık hissi her yeri kaplıyor veya pişmanlıklar mı demeliyim. Kalbimin buz kütlesine dönüştüğüne inanmaya başladım. Çünkü kayıplar beni üzmüyor, ağlatmıyor. Her şeyi kabul edebilirmişim gibi hissediyorum. Tüm yenilgiler, zaferler, gitmişlik ve kalmışlıkların bir önemi yok diye düşünmeye başladım.

Tatlı yemek-yememek, gezmek-gezmemek sanki hepsi değerini yitirdi. Kendimi bir çukura düşmüş gibi hissediyorum. Renklerin, seslerin, kalabalığın değerini yitirdiği bir yer.

Gittiğim okul, tanıdığım insanlar, ailem, yaşantım her biri sönmeye yüz tutmuş bir mum gibi. Sonra kafama aynı soru takılıyor. “Ben bu hayatın neresindeyim”

6 harf 2 hece tatsız çay ve otobüs yolculuklarında sakladığım hüzünlerim.
6 harf 2 hece kalbimin üzerine düşen çığ, yavaş yavaş boğulan ben.
6 harf 2 hece 5 yılımın kanlı savaşı…
Mesafelerin ortasında uzaklığın içinde yalnızlık ve yanılmışlığımın
tam ortasında duran aynı kişi. Aşamadığım ne kadar yol varsa tek sebebi ulaşamadığım o kapıda saklı.

6 harf 2 hecede ne saklı?
6 harf 2 hecenin kalbimde işi ne?
En sevdiğim yemek, en çok okuduğum kitap onlarda mı rengini kaybeder oldu. Ne istiyor benden vicdanım kimi nereye koysam hatalı bir denkleme dönüşüyor hayatım. Yaşamıma kast ediyor 6 harf 2 hece ve bundan haberi bile yok.

Hiçbir müdahale olmadan birinin hayatına etki edebilmek ne kadar tuhaf.
Ve ben bunun için 6 harf 2 heceyi suçlama hakkına sahip değilim.
Birini tanımak, onu değerli yapmak şikayet etme hakkı vermiyor değil mi?
Nereye gidersen git peşinden gelecek yıllar ve pişmanlıklar var.

Ve zaman böyle tükenip giderken “dur” diyemiyorum. Hataları düzeltmenin bir yolu yok. Geriye dönmenin mümkün olmadığı bir hayatta her şeyimiz, her şeyim seçimlerime bağlıydı. Seçimlerimden duyduğum pişmanlıkları değiştirmenin bir yolu yok. Beni en çokta bu üzüyor. Beni seven birini sevemiyorum veya sevdiklerimin beni sevdiğini hissetmiyorum.

İşler yolunda gitmiyorsa bu benim suçum olmalı değil mi?
Kadere kızmaya hakkım yok çünkü ona yönünü veren benim.
Geçmişle barışmak veya kavga etmek beni değiştirmiyor.
Ne olursa olsun ben aynı yerde değişmeden kalıyormuşum hissinden kurtulamıyorum. Tüm dünyayla kavga edesim var. Ama aynı zamanda bu kavgadan galip çıkamayacağımı da biliyorum. Özetle ne yaparsam yapayım aynı yerde değişmeyen ben olarak durmaya devam ediyorum.

Tüm sorun herkesin ilerlemeye devam ederken benim yerimde sayıyor olmam. 21 yaşında hayatın hangi kıyısına niçin tutunmam gerektiğini bilmiyorum. Sanki hala 16 yaşında büyümek ve çocukluk arasındaki o çizgide kalmışım gibi hissediyorum.

Bembeyaz kar yağmaya devam ediyor. Sanırım bu kadar beyazlığı görmeyeli 7 yıl geçti. İliklerine kadar üşüyen ben bile dışarı çıktım.
İnsanın içindeki hisleri depreştiriyor havadaki değişim.
Yağmur hüzünleri deşerken yaz insanın içine samimiyeti işliyor.


Peki ya kar?
Üşüyorsun ama yorulmak nedir bilmiyorsun. Üşümekten de korkmuyorsun. Beyazlığa teslim olası geliyor insanın. Uzanıp gökyüzüne daldığında ince ince yüzüne düşen kar tanelerinin bir parçası olasın geliyor. 7 yıl önce kar demek oyun demekti. Özgürce bir yükseklikten kaymak, üşümeye rağmen eve gitmeyi bilmemek ve arkadaşlarınla en güzel vakitleri paylaşabilmekti.

7 yıl sonra kar benim için zamanın içinde tüm bu kirliği kapatan bir örtü.
Kuru gürültülerden kurtulup sessizliğin kendisi…
7 yıl önce mutluluk, durmamak anlamına gelen kar şimdi sakinlik ve sessizlik içeriyor benim için. Büyüdükçe hislerimiz ne çabuk değişiyor.
Eskiden var olanlar yok, yerlerini yeni çocuklar aldı. Bir zamanlar bizim olan anıları şimdi başka çocuklar devralıyor.

Tüm döngü bunun üzerine değil mi? Birbirinin yerini alan insanlar, değişebilen hisler, öncesi ve sonrasında verdiğimiz anlamların değişmesi, var mı bunun bir yolu? Hep o çocuk olarak kalıp hiç büyümenin bir formülü olur muydu? Olsaydı ne güzel olurdu.

Fakat tüm acı ve yalnızlıklarımıza rağmen ilerlemeye devam etmeliyiz değil mi? Durursak kar bizi esir alır ve uyuya kalırız hiç uyanamamak üzere..
Acaba bir kaç yıl sonra kar benim için ne anlam ifade edecek…

(Sanırım defterden geçirdiğim en uzun yazı buydu. Nasıl bir günmüş bu kadar çok şey yazmışım. O zamanki bene şunu diyebilmeyi ne çok isterim. Hepsi geçip gitti.)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?