Kangrenist.com

Bu Dünyada Saydam Hale Gelmek

Yazar: Kangrenist Tarih: 01/01/2017 Kategori: EDEBİYAT / Kişisel Yazılar
Bu Dünyada Saydam Hale Gelmek
Paylaş:

                                                         Büyürken yaşadığın hayat seni sindirir.

Bu Dünyada Saydam Hale Gelmek
İlkokul sıralarında annesinin eteğine yapışmış bir kız çocuğu vardı. O zamanlar hiçbir şeyin farkında değildi. Sadece kendi kurduğu küçük dünyasının telaşına kapılmıştı. Aylak aylak dolaşacağı yaz mevsimini özlemişti. O zaman için okulun ilk günü bir felaket gibi gelmişti. Zaten insanları hiç sevememişti. Annesinin eteğine daha çok yapıştı o küçük kız çocuğu…

Bırakmak istemedi annesini, giderse sanki bilmediği bu insanların arasında boğulacakmış hissine kapıldı. Ama annesi gitmekte ısrarlıydı çünkü zamanı gelince her çocuğun bu günü yaşaması gerekiyordu. Günün belli saatlerinde güvenle eteğine sığındığı annesi yerine öğretmene sığınması gerekiyordu. Fakat bu küçük kız için anlaşılır bir durum değildi. İlk zamanlar ağlama krizlerine girerek okula gitmemek için elinden geleni yaptı. Bir süre sonra bunun bir işe yaramadığını anladığında tutumu değişti. Aslında bu onun büyümesi için attığı ilk adımdı. İnsanlar istemediği şeylere alışmak zorundaydı. Durum ve şartlar bunu gerektiriyorsa şikayet hakkı yoktu. İlkokul sıraları yerini ortaokul sıralarına bıraktı. Bu dönemlerde ne olduğunu asla anlayamadı. Yaşı ilerledikçe o kızın annesinin güvendiği etekten elleri çoktan kayıp gitmişti. Büyüdükçe daha çok kendine doğru ilerliyordu. Kendine ilerlerken ya da ilerlemek için başkalarını seçtiğinde kişilerin rolleri çoktan değişmişti.

Lise sıralarına geldiğinde artık depresif biriydi. Çoğu zaman ne olduğunu anlamıyordu. Ya da anlamak için yeterli idrake sahip değildi. Çünkü en başından anlamadığı şey insanlara dikta edilen bu yaşam türüydü.
Herkes yaşamak için bir şeyler yapmak zorundaydı. Başarı için meşru yolların bile makbule geçtiği bu çağda maddeler birer birer düşmeye başladı gözünden. Her sene tekrar eden okul dönemleri biraz daha kopmaları tetikledi. İlkokul sıralarında kalan o küçük kız artık yitirilmişti. Çünkü zamanın çirkin pençesinde gittiği her yol biraz daha kararmaya başlamıştı. Kalabalığın içinde gördüğü beton suratlara baktıkça daha çok kayıp gitti yaşamdan. Kurallar basitti aslında. Yapılması gereken her şeyi yapması gerekiyordu. İyi bir iş ve standartların biraz üzerinden olan bir yaşam için her kuralı anlayabiliyordu. Sıkıntı bu kuralları yerine getirmek
için bir sebebi yoktu.

Çünkü yaşamak problemi kalbinde ciddi bir sıkıntı oluşturmaya başlamıştı. Sadece yaşamsal faaliyetlerini devam ettirerek nefes almak bir anlam ifade etmiyordu. Daha çok aldığı bu nefes ezici bir basınçtan ibaretti. Eteğine sığındı annesi çoktan uzak bir liman haline gelmişti. Korumacı tavırlar bitmişti. Tıpkı doğa da olduğu gibi her anne yavrusu
büyüğünde onu yaşadığı hayatla baş başa bırakırdı. Çünkü yaşamanın kuralı kendi ayaklarının üzerinde durabilmekti. Fakat ilkokul sıralarındaki minik kız sistemin defolu dediği bir ürüne benziyordu. Çünkü ayaklarının üzerinde hiçbir zaman duramadı. Bir problem olduğunu biliyordu ama bir türlü sonuca ulaşamıyordu. Tüm bu kopmaları bir kenara bırakıp zaman ve mekanı aşıp nasıl cevabı bulacaktı?

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?